Beyin, vücudun en karmaşık ve hayati organıdır. Bu nedenle, beyin fonksiyonlarını anlamak ve nörolojik hastalıkları teşhis etmek için kullanılan teknolojiler büyük bir öneme sahiptir. Elektroensefalografi (EEG), beyin dalgalarını ölçerek sinir sistemi aktiviteleri hakkında bilgi veren, non-invaziv bir testtir. İlk kez 1929 yılında Hans Berger tarafından geliştirilen EEG, günümüzde nörolojik hastalıkların teşhisinde ve tedavi süreçlerinin izlenmesinde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Beyindeki elektriksel aktivitelerin analiz edilmesiyle, normal ve anormal beyin fonksiyonlarının anlaşılmasına olanak tanır.

EEG testi, epilepsi gibi nöbet bozukluklarından uyku apnesine kadar çeşitli nörolojik ve fizyolojik durumların değerlendirilmesi için önemli bir tanı aracı olarak kabul edilir. Bu testin non-invaziv olması, çocuklardan yaşlı bireylere kadar geniş bir yaş grubunda uygulanmasını kolaylaştırır. Aşağıda EEG testinin tanımı, kullanım alanları, uygulama yöntemleri ve teşhis ettiği hastalıklar detaylı bir şekilde ele alınmaktadır.

EEG (Elektroensefalografi) Testi Nedir?

EEG, beynin elektriksel aktivitelerini kaydetmek için kullanılan bir tanı yöntemidir. Beyin, sinir hücreleri arasında iletişim sağlayan elektriksel sinyaller üretir ve bu sinyaller, kafa derisi üzerine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla ölçülür. EEG testi, bu elektriksel dalgaları belirli bir süre boyunca kaydederek beyin fonksiyonlarının bir haritasını çıkarır.

EEG, genellikle nörolojik rahatsızlıkların teşhisinde, uyku düzeninin değerlendirilmesinde ve beyin fonksiyonlarındaki anormalliklerin tespit edilmesinde kullanılır. Bu testin en önemli özelliklerinden biri, gerçek zamanlı beyin aktivitesini yansıtmasıdır. Böylece beyin fonksiyonlarındaki anlık değişiklikler, dinamik bir şekilde izlenebilir.

EEG Testi Neden Yapılır?

EEG testi, farklı nörolojik ve fizyolojik durumların tanı ve tedavisinde kullanılmaktadır. Bu testin yapılmasının temel nedenleri şunlardır:

  1. Epilepsi Teşhisi: EEG, epilepsi tanısında birincil araçlardan biridir. Beyindeki anormal elektriksel aktiviteyi belirlemek için kullanılır.
  2. Nöbet Türlerinin Sınıflandırılması: Farklı nöbet türlerini ayırt etmek için EEG büyük bir hassasiyetle uygulanır.
  3. Uyku Bozuklukları: Uyku apnesi, narkolepsi veya diğer uyku problemlerini teşhis etmek için EEG yapılabilir.
  4. Beyin Hasarının Değerlendirilmesi: Travmatik beyin yaralanmaları veya inme sonrası beyin fonksiyonlarını değerlendirmek için kullanılır.
  5. Hafıza ve Bilişsel Sorunlar: Demans ve Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıkların erken teşhisinde yardımcı olabilir.
  6. Beyin Ölümü Değerlendirmesi: Özellikle yoğun bakım koşullarında, beyin ölümünün tespitinde EEG kullanılır.

Bu nedenler, EEG’nin yalnızca teşhis amaçlı değil, aynı zamanda tedavi sürecini izlemek için de kullanılmasını sağlar.

EEG Testi Nasıl Yapılır?

EEG testi, non-invaziv bir yöntemdir ve genellikle ağrısız bir şekilde gerçekleştirilir. Testin uygulanma süreci şu adımları içerir:

  1. Hazırlık: Hastadan saçlarını temiz tutması istenir. Özel bir jel veya yapıştırıcı kullanılarak kafa derisine elektrotlar yerleştirilir.
  2. Kayıt Süreci: Elektrotlar, beynin farklı bölgelerindeki elektriksel aktiviteyi kaydeder. Hasta genellikle rahat bir pozisyonda oturur veya yatar.
  3. Test Sırasında Uyaranlar: EEG sırasında ışık, ses veya nefes alma gibi uyaranlar kullanılabilir. Özellikle nöbetlerin provoke edilmesi amacıyla fotik stimülasyon (yanıp sönen ışıklar) uygulanabilir.
  4. Süre: Test genellikle 20-40 dakika sürer. Ancak bazı özel durumlarda, örneğin uyku EEG’sinde, testin süresi birkaç saate kadar uzayabilir.

EEG sonuçları, uzman bir nörolog tarafından analiz edilir ve beyin aktivitelerindeki normal veya anormal paternler değerlendirilir.

EEG Testi Çeşitleri Nelerdir?

EEG testleri, farklı durumlara ve tanı ihtiyaçlarına göre çeşitlilik gösterir. En yaygın EEG türleri şunlardır:

  1. Standart EEG: Kısa süreli (20-40 dakika) bir test olup genellikle uyanık durumda yapılır.
  2. Uyku EEG’si: Uyku sırasında beyin aktivitelerini değerlendirmek için uygulanır. Uyku bozukluklarının teşhisinde kullanılır.
  3. Holter EEG (Uzun Süreli EEG): 24 saat veya daha uzun süreyle yapılan bu test, epilepsi gibi nadir nöbetlerin tespitinde önemlidir.
  4. Video EEG: EEG kaydı sırasında hasta aynı anda video ile izlenir. Özellikle nöbet sırasında davranışların analiz edilmesinde kullanılır.
  5. Ambulatuvar EEG: Hasta, günlük aktivitelerine devam ederken taşınabilir bir cihaz ile EEG kaydı yapılır.

Bu farklı test türleri, hastanın durumuna ve belirtilerine göre seçilir.

EEG Testi ile Hangi Hastalıklar Teşhis Edilir?

EEG testi, çeşitli nörolojik hastalıkların teşhisinde kritik bir rol oynar. Bu hastalıklar arasında şunlar bulunmaktadır:

  1. Epilepsi: Beyindeki anormal elektriksel aktivitenin doğrudan ölçülmesiyle epilepsi teşhisinde temel araçtır.
  2. Uyku Bozuklukları: Uyku apnesi, narkolepsi ve uyku sırasında görülen diğer anormallikler EEG ile tespit edilebilir.
  3. Demans ve Alzheimer: Beyin aktivitelerindeki yavaşlama ve anormallikler bu tür hastalıkların erken evrelerinde fark edilebilir.
  4. Beyin Tümörleri: Tümörlerin neden olduğu lokalize elektriksel değişiklikler EEG ile belirlenebilir.
  5. Travmatik Beyin Yaralanmaları: Kafa travmalarının beyin üzerindeki etkileri EEG yardımıyla değerlendirilebilir.
  6. Nörolojik Enfeksiyonlar: Menenjit ve ensefalit gibi enfeksiyonların beyin aktivitesindeki etkileri EEG ile gözlemlenebilir.

UYKU TESTİ
(POLİSOMNOGRAFİ)

uyku apnesi

Uyku testi (Polisomnografi) nedir?

Polisomnografi olarak da adlandırılan uyku testi, horlama ve uyku apne sendromu gibi uyku bozukluklarının kesin tanısı için kullanılan yöntemdir. Bu test, hastanın gece boyunca uyurken vücudunun muhtelif yerlerine yerleştirilen sensörler ile izlenmesi ile yapılmaktadır. Kullanılan sensörlerin hassasiyeti ve sensör sayısı ne kadar fazla olursa, hastalığın boyutları hakkında o kadar fazla bilgi edinilebilmektedir.

Uyku laboratuvarında yapılan bu test sonucunda, uyku sırasında yaşanan solunum durmalarının sayısı ve süresi, bununla birlikte ortaya çıkan oksijen azalmasının düzeyi, kalp atışında yaşanan düzensizlikler tespit edilerek, uykunun bu problemlerden ne derece etkilendiği ortaya konulur. Bu test sırasında elde edilen kapsamlı bulgular sayesinde, hastalığın şiddetinin belirlenmesi ve tedavi planlanması oldukça kolaylaşmaktadır.

Polisomnografi: Uyku Testi

Hastalara “bir gece hastanede yatmanız, uykunuzu izlememiz gerekiyor” dendiğinde %90’ı “ben uyuyamam” cevabını vermektedir. Ancak binlerce hastaya her gece yapılan uyku testi sırasında hastalar evlerinde uyuduklarına benzer bir uyku uyurlar. Hatta bazıları evlerinden bile daha rahat uyuduklarını söylerler. Test öncesinde yaşanan bu uyuyamama endişesi hastaların hekime başvurmalarını ve tedavilerini geciktirmektedir.

EEG (Elektroensefalografi) & EMG (Elektromiyografi)

EEG (Elektroensefalografi) : EEG (elektroensefalografi) beyindeki sinir hücrelerinin elektriksel faaliyetlerinin hastanın saçlı derisine yapıştırılan alıcılar (elektrotlar) aracılığı ile algılanması ve bilgisayarlar aracılığı ile voltajının yükseltilerek dalgasal titreşimler tarzında kaydedilmesi ve görünür hale getirilmesidir. Sakin uyanıklık durumunda, gevşek bir halde, gözler kapalı ve yarı oturur şekilde çekilen rutin EEG hastaya hiç bir rahatsızlık vermeyen basit bir yöntemdir ve genellikle 10-15 dakika sürer. EEG merkezi sinir sisteminin ilerleyici olan yada olmayan diğer hastalıklarında da oldukça güvenli ve bilgi verici bir araştırma yöntemidir.

EMG (Elektromiyografi) : Her ne kadar bu tetkikin adı EMG, yani elektromiyografi ise de aslında iki bölümden oluşmaktadır: 1. Elektronörografi (ENG), 2. Elektromiyografi (EMG). Bu nedenle her iki aşamayı da kapsayabilmesi amacı ile söz konusu laboratuvar yöntemine (ENMG) (elektronöromiyografi ) demek daha doğru olacaktır. Amaç belli sinirlerin belli noktalardan geçmesi esas alınarak, özel bölgelere düşük voltajlı elektriksel uyaran verilerek, sinir lifinin türüne göre motor yâda duyusal elektriksel yanıtlar elde etmek ve bunları kayıtlamak esasına dayanır. İkinci bölümde amaçlanan ise belli çizgili kaslara özel elektrotlar uygulanarak, hem o kasın hem de o kasa gelen sinirin ve bu sinirle söz konusu kas lifleri arasındaki bileşke bölgelerinin işleyişi ve bu işleyişin normalde sapmaları hakkında bilgi sahibi olmaktır.  Yöntem hastaların özelliklerine göre 20 ile 30 dakika arasında bir süre alır.

Uyku apne sendromunun bulguları şunlardır;
– Geceleri yan odalardan duyulacak kadar şiddetli horlamak
– Horlamanın soluk durmaları ile kesilmesi
– Geceleri göğüs, baş veya boyun bölgesinde terleme
– Geceleri sık sık tuvalet ihtiyacı
– Sabah yorgun olarak kalkmak
– Gündüz uykulu ve halsiz hissetmek
– Akşamları sosyal hayattan uzaklaşmak
– Sabahları ağız kuruluğu
– Kilo verememek
– Tansiyon yükselmesi,
– Unutkan ve sinirli ruh hali

Solunum düzensizliklerinin olmadığı kesintisiz ve düzenli horlamanın, uykuyu bölmüyorsa hastaya zarar vermediği düşünülmektedir. Bu tür horlama özellikle hastayla aynı odayı ve evi paylaşanları rahatsız etmektedir. Bazen horlama düzensiz, yer yer solunum bozuklukları ile birlikte ortaya çıkmaktadır. Hasta bu durumda soluk alıp vermek için oldukça fazla efor harcar. Solunum düzensizlikleri hastanın yer yer uyanmasına da sebep olarak uyku kalitesini büyük oranda bozar. Hasta bazen solunum güçlüğü çektiği için uyandığını fark edemeyerek, geceleri sık sık uykusunun bölündüğü şikayetiyle hekime başvurmaktadır. Bazı durumlarda ise bu uyanıklıklar 5-10 saniye sürmekte ve hasta tarafından farkedilmemektedir. Bu kez de hasta yorgunluk ve gündüz uykululuk şikayetiyle hekime başvurmaktadır.

Horlamanın en çok üzerinde durulması gereken ve en tehlikeli hali, sessizlik dönemleriyle, yani solunum durmalarıyla kesintiye uğrayan şiddetli horlamalardır. Solunum durmaları veya azalmaları ( apne veya hipoapne ) uyku sırasında yüzlerce defa tekrarlayabilmektedir. Bunların çok azı hasta veya yakınları tarafından farkedilmektedir. Solunum durmalarıyla birlikte seyreden horlamanın olduğu klinik duruma obstrüktif uyku-apne sendromu denir. Hasta her solunum durmasından sonra uyanmakta, solunum durmasını ancak uyanarak sonlandırabilmektedir. Bu kısa süreli ve sık uyanmalar sonucunda uykunun dinlendirici evresine erişilememekte ve öylece hasta farkında olmadan kalitesiz, yüzeysel ve kısa süreli uyanıklıklarla bölünen bir uyku uyumaktadır. Bu solunum durmalarının sayısı ve süresi hastalığın şiddetine göre değişkenlik gösterir. Solunum durmaları 10 saniyeden 1-2 dakikaya kadar sürebilmektedir. Sayıları ise gecede 15-20’den 400-500’e kadar değişmektedir. Saatte 60-70 defa tekrarlayan ve 15-20 saniyeye kadar solunumun durduğu durumlarda hastalığın ciddi olarak ilerlediği düşünülmelidir.

Solunum durması sebebiyle %95 olan oksijen oranı %50’ye kadar düşebilir. Bozulan solunum düzeni kalp ritmine de yansır ve kalp atımında düzensizlikler izlenmeye başlar. İlerleyen yaşlarda bu durum oldukça tehlikeli bir sonuç olan ani kalp durmalarına yol açabilir. Uykuda ani ölümler görülebilir. Hastalar genelde gece boyunca sık sık idrara çıkma ihtiyacı hisseder. Gece boyunca soluk alıp vermek için efor harcayan hasta aşırı terler ve yorulur, bu nedenle kalktığında kendini yorgun ve uykulu hisseder. Bu hastaların çoğu gündüz fırsat buldukça uyumak ister. Gün boyu devam eden uykululuk hali verimliliğin düşmesine, gergin ve sıkıntılı bir ruh haline bürünmelerine yol açar. Uykululuk durumunun yaygın olarak trafik kazalarına neden olduğu da yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Uzun dönemde obstrüktif uyku-apne sendromu, yüksek tansiyon, kalp krizi ve beyin damar tıkanıklıkları sonucu felçler gibi ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Bu nedenle uyku apne sendromu belirtileri gösterenler mutlaka bir hekime başvurarak bir gece uyku laboratuvarında incelenmelidir. Uyku laboratuvarında yapılacak inceleme sonucu elde edilen veriler doğrultusunda yapılan tedaviler çok daha yüz güldürücü olacaktır.

Obstrüktif uyku-apne sendromunda komplikasyonları iki grupta toplamak mümkündür.

Gündüz uykululuğa bağlı komplikasyonlar :

Uyku apnesi hastalarının bir kısmı gündüz uykulu olduklarını kabul etmese de yapılan araştırmalar, bu hastalığa sahip kişilerin belli düzeylerde uykululuk hali yaşadığını ortaya koymaktadır. Gündüz yaşanan uykululuk durumu, hastaların verimlerinin azalmasına, sosyal yaşantılarından ve aile hayatından uzaklaşarak sürekli uyuma isteği oluşmasına, işlerinde aksamalara ve iş kazalarına sebep olmaktadır.

Uyku apneli hastaların trafik kazası yapma oranları konusunda çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Yapılan bütün araştırmalar trafik kazalarının ortalama olarak üçte birinin uyku apnesi olan hastalar tarafından yapıldığını ortaya koymuştur. Hastalar araba kullanırken uykularının gelmediğini söylese de, EEG kayıtları yapılarak ve göz kırpma sayılarına bakılarak, hastaların araba kullanırken 5-10 saniyelik göz dalmaları yaşadığı ve bu durumun hasta tarafından farkedilmediği görülmüştür. Uykululuk halinin dışında yaşanan bu dikkat dağınıklığı dahi trafik kazaları için yeterli olmaktadır.

Oksijen eksikliğine bağlı komplikasyonlar :
Uyku bozukluğu olan hastaların gece boyunca 400-500 defaya varan solunum durmaları yaşadığı görülmektedir. Gece boyunca yaşanan bu oksijen yetersizliği, kişinin kalp ve damar sistemine aşırı yük binmesine sebep olmakta, bu durum hastaların yarıya yakınında kalp büyümesini ve hipertansiyonu tetiklemektedir. Hipertansiyon hastalığı bu hastalarda %50’ye varan oranlarda görülebilmektedir. Akciğer damarlarında da aşırı yüklenme yaşandığı için akciğer problemleri de bu hastaların %20’sinde görülebilmektedir.

Kalp ritmi incelenen hastalarda uyku sırasında oluşan bradikardiyi uyanıklık sırasında da taşikardi izlemektedir. Bradi-taşi-aritmi adı verilen ritim bozukluğuna bazen başka hastalıklar da eklenebilmektedir. Kalp ritmindeki bu bozulmalar bazen hastanın uykuda hayatını kaybetmesine dahi sebep olabilmektedir.

Uyku apnesi tedavisi yapılırken hastalığın sebepleri, şiddeti, belirtileri, hastanın fiziksel ve ruhsal durumu göz önüne alınmalıdır. Tedavi seçeneklerinden hiç biri uygulaması kolay yöntemler olarak görülmese de hastalar zamanlar en azından seçeneklerden birine uyum sağlamaktadır.
Uykuda solunum bozukluklarının şimdiye kadar uygulanan en etkili tedavisi hastalığın belirtilerine karşı %100 etki eden burun yolu ile devamlı pozitif basınçlı hava vermeye yarayan bir alettir. CPAP (Continious Positive Air Pressure) adı verilen bu cihaz 1990’lı yıllardan itibaren uyku apnesi tedavisinde başarıyla kullanılmaktadır. Diğer tedavi yöntemleri de bazı hastalarda başarılı olmakla birlikte, hastalığın tekrarlama riski ve komplikasyonların devam etmesi göz önüne alındığında çok tercih edilmemektedir.

Hastalar uyku merkezine gelirken otele gider gibi hazırlanır. Normal uyku saatlerinden birkaç saat önce, tuvalet malzemelerini de alarak uyku merkezine gelirler. Hastanın ortama alışması ve parametreleri kayıt altına alacak olan elektrodların yapıştırılması için bu süre gereklidir. Hastaların özellikle yalnız olması ve yakınlarının ona eşlik etmemesi istenir. Hasta böylece teknisyenle başbaşa kalıp teste hazırlanır. Daha sonra uyumak istediğinde, çok erken bir saatte olmamak üzere, yatağına yatırılır ve uyuyabileceği söylenir. Bu sürede ortama alışan hasta kolaylıkla uyur. Teknisyenler, başka bir odadan hastayı izlemeye devam ederler. Hastanın ihtiyacı olduğunda kalkması ve problemlerinin giderilmesi için hastaya yardımcı olurlar.
Gece boyunca izlendiğini bildiği için ve vücuduna takılı kablolar nedeniyle hastalar nispeten sık sık uyanabilmektedirler. Ancak en olumsuz tablolarda dahi hastanın uyku verimliliği hakkında yeterli bilgi toplanmış olur. Hastalara sabah kayıtlar izletildiğinde kendileri de nasıl bu kadar uzun süre uyuduklarına şaşırırlar.
Polisomnografinin deneyimli bir hekim tarafından değerlendirilmesi ve raporlanması yaklaşık olarak 1-2 saat sürmektedir. Daha sonrasında hekim belirtilerden emin olarak tedavi yolunu rahatlıkla çizebilir.
Sonuç olarak polisomnografi, başta çekinerek kabul edilen bir test olsa da, sonuçlarıyla hastayı şaşırtan ve hekime oldukça fazla veri sağlayan, yaptıran için basit değerlendiren için zahmetli bir testtir.

MERKEZİMİZDEN FOTOĞRAFLAR

UYKU LABORATUVARI HAKKINDA DETAYLI BİLGİ ALMAK İÇİN BİLGİLERİNİZİ BIRAKIN, BİZ SİZİ ARAYALIM !

Web ve Yayın Kurulu
Uzm. Dr. Zihni Yücesan
Oluşturma Tarihi : 25.02.2025
Güncelleme Tarihi : –

Bu web sayfasındaki içerikler sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için kullanılamaz. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

    * Verdiğiniz kişisel veri ve iletişim bilgileriniz, Kaş Sağlık Hizmet ve Ürünleri Kimya San. Tic. Ltd. Şti (Kaş Tıp Merkezi) tarafından Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında kayıt altına alınır, işlenir ve muhafaza edilir. Detaylı bilgi için kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikamızı* ve aydınlatma metnini* okuyabilirsiniz.