Uyku testi, uyuma sırasında yaşanan sorunların tespiti için kullanılan bir yöntemdir. Uyku sırasında oluşan anormal durumlar ancak bu yolla tespit edilebilir. Tıp dilindeki ismi Polisomnografi olan uyku testinde hasta gece boyunca izlenir ve bir takım takip cihazları ve kameralar ile uyku sırasında oluşan bozukluklar tespit edilir.

Test sırasında EKG, kandaki oksijen seviyesi, göz hareketleri, kas hareketleri, solunum, beyin aktivitesi gibi birçok etmen takip edilir ve var olan bozukluklar belirlenip hasta ile paylaşılarak tedavisine başlanır. Dolayısıyla bu yöntem ile görünen ya da görünmeyen tüm etmenler ortaya çıkartılır.

Uyku apnesi nedir?

Uyku apnesinde hastanın uyuma sırasında nefes alışverişi kesilir ve kişi uykusundan uyanmak zorunda kalır. Hasta uyku sırasında boğulma hissine kapılır ve birkaç saniyeliğine de olsa bu durumu yaşar. Bu esnada uyanma da beyindeki oksijen seviyesinin düşmesi sonucunda gerçekleşir. Beyin de vücudun nefes almadığını ve kandaki oksijen seviyesinin düştüğünü fark eder ve uyanması için bedeni harekete geçirir.

Uyku apnesi nasıl belirtileri gösterir?

Uyku Apnesi - HorlamaUyku apnesi birçok noktada kendisini gösterir ancak bu belirtileri bir araya ancak uzman doktorlar bir araya getirebilir. Belirtileri arasında uyku sırasında nefesin durması sonucunda ani uyanmalar, yüksek sesle horlama, uykuyu alamamaya bağlı olarak yorgun uyanma, sabahları ağız kuruluğu çekme, uyku eksikliği sebebi ile stresli gözükme bunlardan birisidir.

Uyku apnesi teşhisi nasıl konulur?

Uyku apnesi sorunu olan kişiler genellikle bu problemle karşılaştıklarını bilemezler. Ancak uyku sorunu yaşadıkları için konunun uzmanı bir doktora başvururlar ve belirtileri aktardığında tanı ortaya çıkar. Ancak genel olarak tam teşhis için Polisomnografi yani uyku testine tabi tutulması gerekir.

Uyku apnesi tedavisi nasıl yapılır?

Uyku apnesi tedavisinde doktor, hastanın fizyolojik özelliklerini değerlendirir. Eğer kişinin kilosu fazlaysa zayıflaması önerilir. Daha sonra özellikle alkol ve sigara gibi alışkanlıkların da bırakılması gerekir.

Apne tedavisinde cerrahi müdahale oldukça azdır ancak eğer üst solunum yollarında darlık varsa genişletmek için operasyon yapılabilir. Ancak en temel yöntem pozitif hava basıncı veren CPAP isimli cihazdır. Apne tedavisinde en çok bu yol tercih edilmektedir.

Uyku apnesine hangi bölüm bakar?

Uyku apnesi tedavisi her ne kadar üst solunum yoluyla alakalı olsa da genellikle nöroloji bakar. Ancak elbette şikayetin derecesine ve farklı tedavi yöntemlerine göre kulak burun boğaz, dahiliye gibi noktalardan da destek alabilirsiniz.

Uyku apnesi tedavi edilmezse ne olur?

Uyku apnesi çok sinsi bir rahatsızlıktır. Tedavi edilmemesi durumunda farklı hastalıklara da davetiye çıkartabilir. Özellikle kalp, akciğer rahatsızlıkları, hormonal bozukluklar apne nedeniyle ortaya çıkabilir. Bu rahatsızlıklar sebebi ile kişi aniden ölümle burun buruna gelebilir ve istenmeyen durumlar yaşanabilir. Bunun önüne geçebilmek için bir an önce uyku apnesi sorununuzu çözecek uzman hekime başvurmalısınız.

Yaygın bir uyku bozukluğu olan uyku apnesi, sayısız gecenin huzurunu bozar ve kişinin sağlığını önemli derecede bozar. Bu durum, uyku sırasında nefes almada tekrarlanan duraklamalara neden olarak parçalanmış dinlenmeye ve bir dizi sağlık sorununa yol açar.

En yaygın tip olan obstrüktif uyku apnesi (OUA), boğaz kasları gevşeyip hava yolunu tıkadığında ortaya çıkar. Semptomlar yüksek sesle horlama, gündüz yorgunluğu ve sabah baş ağrılarını içerir. Tedavi edilmediği takdirde uyku apnesi yüksek tansiyon, kalp hastalığı ve felç riskini artırabilir.

Bununla birlikte, sürekli pozitif hava yolu basıncı (CPAP) makineleri ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi etkili tedaviler, kesintisiz uyku ve daha sağlıklı bir uyku için kullanılabilecek yöntemler arasında yer alır.

Uyku apnesi ile horlama arasındaki fark nedir?

Horlama ve uyku apnesi genellikle birbirinin yerine kullanılır, ancak eşanlamlı değildir. Her ikisi de gece gürültülerini içerse de, farklılıklarını anlamak gerekir.

Horlama, uyku sırasında türbülanslı hava akımının neden olduğu solunum yapılarının titreşimidir. Burun tıkanıklığı veya uyku pozisyonu gibi faktörlerden dolayı zararsız olabilir.

Öte yandan uyku apnesi, nefes almada sık sık duraklamalarla karakterize bir uyku bozukluğudur. Bu kesintiler saniyeler hatta dakikalarca sürebilir, oksijen yoksunluğuna neden olur ve dinlendirici uykuyu bozar. Horlamaya gündüz aşırı uyku hali veya diğer ilgili semptomlar eşlik ediyorsa, bir doktordan yardım almak gerekebilir.

Uyku apnesi nasıl önlenir?

Yıkıcı bir uyku bozukluğu olan uyku apnesi, risk faktörlerini azaltmayı amaçlayan proaktif önlemlerle hafifletilebilir. Bunlar arasında kilonun sağlıklı bir şekilde korunması, yan uyumak, alkolden uzak durmak, sigara kullanılıyorsa bırakmak, rahat bir uyku ortamı gibi bazı önlemler yer almaktadır.

Uyku apnesi ve obezite arasındaki ilişki nedir?

Uyku apnesi ve obezite biri diğerini şiddetlendiren karmaşık bir ilişki içerisindedir. Aşırı vücut ağırlığı ile tanımlanan obezite, uyku apnesi için önemli bir risk faktörüdür. Boyun ve boğaz çevresinde yağ birikintilerinin birikmesi hava yollarının daralmasına yol açarak uyku sırasında solunumun kesintiye uğrama olasılığını artırabilir.

Eşzamanlı olarak, uyku apnesi kilo alımına ve kilo vermede zorluğa katkıda bulunabilir. Uyku apnesi ile ilişkili bozulan uyku düzenleri hormonal regülasyonu bozabilir, iştahı artırabilir ve enerji harcamasını azaltabilir. Kilo kaybı da dahil olmak üzere yaşam tarzı değişiklikleri yoluyla hem obeziteyi hem de uyku apnesini ele almak, uyku kalitesini ve genel sağlığı önemli ölçüde iyileştirebilir.

Uyku apnesi tipleri nelerdir?

Uyku apnesi, her biri farklı özelliklere ve altta yatan nedenlere sahip farklı şekillerde kendini gösterir. Üç ana uyku apnesi türü şunlardır:

  • Obstrüktif Uyku Apnesi
  • Merkezi Uyku Apnesi
  • Karışık Uyku Apnesi

Bu farklı türleri bilmek bireysel ihtiyaçlara göre uyarlanmış doğru teşhis ve etkili tedavi stratejileri için çok önemlidir. Doktorlar bu türe göre tedavi yöntemi uygulamaktadır.

Uyku Apnesi Neden Olur?

Uyku apnesi, uyku sırasında solunumun kısa sürelerle durması durumudur ve birkaç faktörden kaynaklanabilir. En yaygın neden, boğazın arkasındaki yumuşak dokuların gevşemesi sonucu hava yolunun kısmen veya tamamen tıkanmasıdır. Bu tür bir tıkanıklık, genellikle horlamaya ve gece boyunca birden fazla kez solunumun durmasına neden olur. Risk faktörleri arasında obezite, yaşlanma, genetik faktörler, anatomik farklılıklar, alkol tüketimi ve bazı sağlık durumları sayılabilir.

Ek olarak, uyku apnesi, altta yatan sağlık sorunları ile de ilişkilendirilebilir. Örneğin, hipotiroidizm veya büyümüş bademcikler gibi durumlar hava yolunu daraltarak uyku apnesine yol açabilir. Sigara içmek de solunum yollarındaki iltihabı artırarak uyku apnesi riskini yükseltebilir. Hormonal değişiklikler, özellikle menopoz sırasında kadınlarda uyku apnesi riskini artırabilir. Bu nedenle, uyku apnesinin tetikleyicileri bireysel olarak değişkenlik gösterebilir.

Uyku Apnesine Ne İyi Gelir?

Uyku apnesinin tedavisinde yaşam tarzı değişiklikleri önemli bir rol oynar. Özellikle kilo vermek, apne semptomlarını büyük ölçüde azaltabilir. Sigara içiliyorsa bırakılması, alkol ve uyku öncesi ağır yemeklerden kaçınılması da önerilir. Uyku pozisyonu da etkili olabilir; sırtüstü yatmak yerine yan yatmak, dilin ve yumuşak damak dokunun hava yolunu tıkamasını engelleyebilir.

Tıbbi tedaviler arasında CPAP (Sürekli Pozitif Hava Yolu Basıncı) cihazları en yaygın kullanılan yöntemdir. CPAP, uyku sırasında maske aracılığıyla sürekli hava basıncı sağlayarak hava yollarının açık kalmasına yardımcı olur. Bazı durumlarda, ağız içi apareyler veya cerrahi müdahaleler gerekebilir. Cerrahi seçenekler, genellikle diğer tedavi yöntemleri etkili olmadığında düşünülür ve hava yolunu genişletmek için yapılan işlemleri içerebilir.

Uyku Apne Çeşitleri Nelerdir?

Uyku apnesi, temelde üç ana türe ayrılır: tıkayıcı uyku apnesi (TUA), merkezi uyku apnesi (MUA) ve karma veya bileşik uyku apnesi. Tıkayıcı uyku apnesi, solunum yollarındaki fiziksel bir tıkanıklık nedeniyle olur ve en sık karşılaşılan türdür. Merkezi uyku apnesi ise, beyin tarafından solunum kaslarına düzgün sinyallerin gönderilmemesi sonucu meydana gelir. Karma uyku apnesi ise hem tıkayıcı hem de merkezi uyku apnesi özelliklerini taşır.

Tıkayıcı Uyku Apnesi

Tıkayıcı uyku apnesi (TUA), uyku sırasında üst solunum yolunun tekrarlayan şekilde tıkanması ile karakterizedir. Bu tıkanıklık, solunum yollarındaki yumuşak dokuların gevşemesi ve hava yolunu kapaması sonucu oluşur. TUA tedavisinde CPAP cihazları en etkili yöntemlerden biridir. Bu cihazlar, hava yollarını açık tutmak için hava basıncı sağlar, böylece düzenli ve kesintisiz bir solunum sağlanır. Diğer tedavi yöntemleri arasında ağız içi apareyler ve bazı durumlarda cerrahi müdahaleler yer alabilir.

Merkezi Uyku Apnesi

Merkezi uyku apnesi, beyin tarafından uygun solunum komutlarının gönderilmemesi nedeniyle karakterizedir. Bu durum, solunum kaslarının yeterince çalışmamasına ve solunumun geçici olarak durmasına neden olur. MUA, genellikle kalp hastalığı, inme veya nörolojik hastalıklar gibi daha ciddi sağlık sorunları ile ilişkilendirilir. Tedavisi genellikle altta yatan hastalığın yönetilmesini içerir ve bazı durumlarda adaptif servo-ventilasyon (ASV) gibi özel CPAP cihazları kullanılabilir.

Bileşik Uyku Apnesi

Bileşik uyku apnesi hem tıkayıcı hem de merkezi uyku apnesi özelliklerini birleştiren bir durumdur. Bu tür, her iki apne türünün belirtilerini gösterir ve tanı koymak daha karmaşık olabilir. Tedavi genellikle en baskın apne türüne göre şekillendirilir, ancak her iki türün de özelliklerini dikkate almak gerekir. Çoğu durumda, CPAP cihazları ve yaşam tarzı değişiklikleri etkili olabilir, ancak tedavi planı kişiselleştirilmiş ve kapsamlı bir yaklaşım gerektirir.

İstanbul Güneşl’deki hastanemizde uzman sağlık ekiplerimiz ile hijyenik hastane koşullarında uyku apnesi testi imkânı sunmaktayız. Uykup testi hakkında bilgi ve randevu için hastanemiz nöroloji servisine telefon numaramız ve canlı destekten ulaşabilirsiniz.

UYKU TESTİ
(POLİSOMNOGRAFİ)

uyku apnesi

Uyku testi (Polisomnografi) nedir?

Polisomnografi olarak da adlandırılan uyku testi, horlama ve uyku apne sendromu gibi uyku bozukluklarının kesin tanısı için kullanılan yöntemdir. Bu test, hastanın gece boyunca uyurken vücudunun muhtelif yerlerine yerleştirilen sensörler ile izlenmesi ile yapılmaktadır. Kullanılan sensörlerin hassasiyeti ve sensör sayısı ne kadar fazla olursa, hastalığın boyutları hakkında o kadar fazla bilgi edinilebilmektedir.

Uyku laboratuvarında yapılan bu test sonucunda, uyku sırasında yaşanan solunum durmalarının sayısı ve süresi, bununla birlikte ortaya çıkan oksijen azalmasının düzeyi, kalp atışında yaşanan düzensizlikler tespit edilerek, uykunun bu problemlerden ne derece etkilendiği ortaya konulur. Bu test sırasında elde edilen kapsamlı bulgular sayesinde, hastalığın şiddetinin belirlenmesi ve tedavi planlanması oldukça kolaylaşmaktadır.

Polisomnografi: Uyku Testi

Hastalara “bir gece hastanede yatmanız, uykunuzu izlememiz gerekiyor” dendiğinde %90’ı “ben uyuyamam” cevabını vermektedir. Ancak binlerce hastaya her gece yapılan uyku testi sırasında hastalar evlerinde uyuduklarına benzer bir uyku uyurlar. Hatta bazıları evlerinden bile daha rahat uyuduklarını söylerler. Test öncesinde yaşanan bu uyuyamama endişesi hastaların hekime başvurmalarını ve tedavilerini geciktirmektedir.

EEG (Elektroensefalografi) & EMG (Elektromiyografi)

EEG (Elektroensefalografi) : EEG (elektroensefalografi) beyindeki sinir hücrelerinin elektriksel faaliyetlerinin hastanın saçlı derisine yapıştırılan alıcılar (elektrotlar) aracılığı ile algılanması ve bilgisayarlar aracılığı ile voltajının yükseltilerek dalgasal titreşimler tarzında kaydedilmesi ve görünür hale getirilmesidir. Sakin uyanıklık durumunda, gevşek bir halde, gözler kapalı ve yarı oturur şekilde çekilen rutin EEG hastaya hiç bir rahatsızlık vermeyen basit bir yöntemdir ve genellikle 10-15 dakika sürer. EEG merkezi sinir sisteminin ilerleyici olan yada olmayan diğer hastalıklarında da oldukça güvenli ve bilgi verici bir araştırma yöntemidir.

EMG (Elektromiyografi) : Her ne kadar bu tetkikin adı EMG, yani elektromiyografi ise de aslında iki bölümden oluşmaktadır: 1. Elektronörografi (ENG), 2. Elektromiyografi (EMG). Bu nedenle her iki aşamayı da kapsayabilmesi amacı ile söz konusu laboratuvar yöntemine (ENMG) (elektronöromiyografi ) demek daha doğru olacaktır. Amaç belli sinirlerin belli noktalardan geçmesi esas alınarak, özel bölgelere düşük voltajlı elektriksel uyaran verilerek, sinir lifinin türüne göre motor yâda duyusal elektriksel yanıtlar elde etmek ve bunları kayıtlamak esasına dayanır. İkinci bölümde amaçlanan ise belli çizgili kaslara özel elektrotlar uygulanarak, hem o kasın hem de o kasa gelen sinirin ve bu sinirle söz konusu kas lifleri arasındaki bileşke bölgelerinin işleyişi ve bu işleyişin normalde sapmaları hakkında bilgi sahibi olmaktır.  Yöntem hastaların özelliklerine göre 20 ile 30 dakika arasında bir süre alır.

Uyku apne sendromunun bulguları şunlardır;
– Geceleri yan odalardan duyulacak kadar şiddetli horlamak
– Horlamanın soluk durmaları ile kesilmesi
– Geceleri göğüs, baş veya boyun bölgesinde terleme
– Geceleri sık sık tuvalet ihtiyacı
– Sabah yorgun olarak kalkmak
– Gündüz uykulu ve halsiz hissetmek
– Akşamları sosyal hayattan uzaklaşmak
– Sabahları ağız kuruluğu
– Kilo verememek
– Tansiyon yükselmesi,
– Unutkan ve sinirli ruh hali

Solunum düzensizliklerinin olmadığı kesintisiz ve düzenli horlamanın, uykuyu bölmüyorsa hastaya zarar vermediği düşünülmektedir. Bu tür horlama özellikle hastayla aynı odayı ve evi paylaşanları rahatsız etmektedir. Bazen horlama düzensiz, yer yer solunum bozuklukları ile birlikte ortaya çıkmaktadır. Hasta bu durumda soluk alıp vermek için oldukça fazla efor harcar. Solunum düzensizlikleri hastanın yer yer uyanmasına da sebep olarak uyku kalitesini büyük oranda bozar. Hasta bazen solunum güçlüğü çektiği için uyandığını fark edemeyerek, geceleri sık sık uykusunun bölündüğü şikayetiyle hekime başvurmaktadır. Bazı durumlarda ise bu uyanıklıklar 5-10 saniye sürmekte ve hasta tarafından farkedilmemektedir. Bu kez de hasta yorgunluk ve gündüz uykululuk şikayetiyle hekime başvurmaktadır.

Horlamanın en çok üzerinde durulması gereken ve en tehlikeli hali, sessizlik dönemleriyle, yani solunum durmalarıyla kesintiye uğrayan şiddetli horlamalardır. Solunum durmaları veya azalmaları ( apne veya hipoapne ) uyku sırasında yüzlerce defa tekrarlayabilmektedir. Bunların çok azı hasta veya yakınları tarafından farkedilmektedir. Solunum durmalarıyla birlikte seyreden horlamanın olduğu klinik duruma obstrüktif uyku-apne sendromu denir. Hasta her solunum durmasından sonra uyanmakta, solunum durmasını ancak uyanarak sonlandırabilmektedir. Bu kısa süreli ve sık uyanmalar sonucunda uykunun dinlendirici evresine erişilememekte ve öylece hasta farkında olmadan kalitesiz, yüzeysel ve kısa süreli uyanıklıklarla bölünen bir uyku uyumaktadır. Bu solunum durmalarının sayısı ve süresi hastalığın şiddetine göre değişkenlik gösterir. Solunum durmaları 10 saniyeden 1-2 dakikaya kadar sürebilmektedir. Sayıları ise gecede 15-20’den 400-500’e kadar değişmektedir. Saatte 60-70 defa tekrarlayan ve 15-20 saniyeye kadar solunumun durduğu durumlarda hastalığın ciddi olarak ilerlediği düşünülmelidir.

Solunum durması sebebiyle %95 olan oksijen oranı %50’ye kadar düşebilir. Bozulan solunum düzeni kalp ritmine de yansır ve kalp atımında düzensizlikler izlenmeye başlar. İlerleyen yaşlarda bu durum oldukça tehlikeli bir sonuç olan ani kalp durmalarına yol açabilir. Uykuda ani ölümler görülebilir. Hastalar genelde gece boyunca sık sık idrara çıkma ihtiyacı hisseder. Gece boyunca soluk alıp vermek için efor harcayan hasta aşırı terler ve yorulur, bu nedenle kalktığında kendini yorgun ve uykulu hisseder. Bu hastaların çoğu gündüz fırsat buldukça uyumak ister. Gün boyu devam eden uykululuk hali verimliliğin düşmesine, gergin ve sıkıntılı bir ruh haline bürünmelerine yol açar. Uykululuk durumunun yaygın olarak trafik kazalarına neden olduğu da yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Uzun dönemde obstrüktif uyku-apne sendromu, yüksek tansiyon, kalp krizi ve beyin damar tıkanıklıkları sonucu felçler gibi ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Bu nedenle uyku apne sendromu belirtileri gösterenler mutlaka bir hekime başvurarak bir gece uyku laboratuvarında incelenmelidir. Uyku laboratuvarında yapılacak inceleme sonucu elde edilen veriler doğrultusunda yapılan tedaviler çok daha yüz güldürücü olacaktır.

Obstrüktif uyku-apne sendromunda komplikasyonları iki grupta toplamak mümkündür.

Gündüz uykululuğa bağlı komplikasyonlar :

Uyku apnesi hastalarının bir kısmı gündüz uykulu olduklarını kabul etmese de yapılan araştırmalar, bu hastalığa sahip kişilerin belli düzeylerde uykululuk hali yaşadığını ortaya koymaktadır. Gündüz yaşanan uykululuk durumu, hastaların verimlerinin azalmasına, sosyal yaşantılarından ve aile hayatından uzaklaşarak sürekli uyuma isteği oluşmasına, işlerinde aksamalara ve iş kazalarına sebep olmaktadır.

Uyku apneli hastaların trafik kazası yapma oranları konusunda çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Yapılan bütün araştırmalar trafik kazalarının ortalama olarak üçte birinin uyku apnesi olan hastalar tarafından yapıldığını ortaya koymuştur. Hastalar araba kullanırken uykularının gelmediğini söylese de, EEG kayıtları yapılarak ve göz kırpma sayılarına bakılarak, hastaların araba kullanırken 5-10 saniyelik göz dalmaları yaşadığı ve bu durumun hasta tarafından farkedilmediği görülmüştür. Uykululuk halinin dışında yaşanan bu dikkat dağınıklığı dahi trafik kazaları için yeterli olmaktadır.

Oksijen eksikliğine bağlı komplikasyonlar :
Uyku bozukluğu olan hastaların gece boyunca 400-500 defaya varan solunum durmaları yaşadığı görülmektedir. Gece boyunca yaşanan bu oksijen yetersizliği, kişinin kalp ve damar sistemine aşırı yük binmesine sebep olmakta, bu durum hastaların yarıya yakınında kalp büyümesini ve hipertansiyonu tetiklemektedir. Hipertansiyon hastalığı bu hastalarda %50’ye varan oranlarda görülebilmektedir. Akciğer damarlarında da aşırı yüklenme yaşandığı için akciğer problemleri de bu hastaların %20’sinde görülebilmektedir.

Kalp ritmi incelenen hastalarda uyku sırasında oluşan bradikardiyi uyanıklık sırasında da taşikardi izlemektedir. Bradi-taşi-aritmi adı verilen ritim bozukluğuna bazen başka hastalıklar da eklenebilmektedir. Kalp ritmindeki bu bozulmalar bazen hastanın uykuda hayatını kaybetmesine dahi sebep olabilmektedir.

Uyku apnesi tedavisi yapılırken hastalığın sebepleri, şiddeti, belirtileri, hastanın fiziksel ve ruhsal durumu göz önüne alınmalıdır. Tedavi seçeneklerinden hiç biri uygulaması kolay yöntemler olarak görülmese de hastalar zamanlar en azından seçeneklerden birine uyum sağlamaktadır.
Uykuda solunum bozukluklarının şimdiye kadar uygulanan en etkili tedavisi hastalığın belirtilerine karşı %100 etki eden burun yolu ile devamlı pozitif basınçlı hava vermeye yarayan bir alettir. CPAP (Continious Positive Air Pressure) adı verilen bu cihaz 1990’lı yıllardan itibaren uyku apnesi tedavisinde başarıyla kullanılmaktadır. Diğer tedavi yöntemleri de bazı hastalarda başarılı olmakla birlikte, hastalığın tekrarlama riski ve komplikasyonların devam etmesi göz önüne alındığında çok tercih edilmemektedir.

Hastalar uyku merkezine gelirken otele gider gibi hazırlanır. Normal uyku saatlerinden birkaç saat önce, tuvalet malzemelerini de alarak uyku merkezine gelirler. Hastanın ortama alışması ve parametreleri kayıt altına alacak olan elektrodların yapıştırılması için bu süre gereklidir. Hastaların özellikle yalnız olması ve yakınlarının ona eşlik etmemesi istenir. Hasta böylece teknisyenle başbaşa kalıp teste hazırlanır. Daha sonra uyumak istediğinde, çok erken bir saatte olmamak üzere, yatağına yatırılır ve uyuyabileceği söylenir. Bu sürede ortama alışan hasta kolaylıkla uyur. Teknisyenler, başka bir odadan hastayı izlemeye devam ederler. Hastanın ihtiyacı olduğunda kalkması ve problemlerinin giderilmesi için hastaya yardımcı olurlar.
Gece boyunca izlendiğini bildiği için ve vücuduna takılı kablolar nedeniyle hastalar nispeten sık sık uyanabilmektedirler. Ancak en olumsuz tablolarda dahi hastanın uyku verimliliği hakkında yeterli bilgi toplanmış olur. Hastalara sabah kayıtlar izletildiğinde kendileri de nasıl bu kadar uzun süre uyuduklarına şaşırırlar.
Polisomnografinin deneyimli bir hekim tarafından değerlendirilmesi ve raporlanması yaklaşık olarak 1-2 saat sürmektedir. Daha sonrasında hekim belirtilerden emin olarak tedavi yolunu rahatlıkla çizebilir.
Sonuç olarak polisomnografi, başta çekinerek kabul edilen bir test olsa da, sonuçlarıyla hastayı şaşırtan ve hekime oldukça fazla veri sağlayan, yaptıran için basit değerlendiren için zahmetli bir testtir.

MERKEZİMİZDEN FOTOĞRAFLAR

UYKU LABORATUVARI HAKKINDA DETAYLI BİLGİ ALMAK İÇİN BİLGİLERİNİZİ BIRAKIN, BİZ SİZİ ARAYALIM !

Web ve Yayın Kurulu
Uzm. Dr. Zihni Yücesan
Oluşturma Tarihi : 13.08.2023
Güncelleme Tarihi : 27.04.2024

Bu web sayfasındaki içerikler sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için kullanılamaz. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

    * Verdiğiniz kişisel veri ve iletişim bilgileriniz, Kaş Sağlık Hizmet ve Ürünleri Kimya San. Tic. Ltd. Şti (Kaş Tıp Merkezi) tarafından Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında kayıt altına alınır, işlenir ve muhafaza edilir. Detaylı bilgi için kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikamızı* ve aydınlatma metnini* okuyabilirsiniz.
    iletişim