Diyet, vücut dengemizi koruyabilmek için uyguladığımız yeme ve içme prensipleri olarak tanımlanabilir. Gün içerisinde yediğimiz yiyecekler, fiziksel ve zihinsel sağlığımız için çok önemli bir rol oynar. Vücudumuza güç sağlayan yakıt olan beslenme, zaman zaman dengesizlik de oluşturabilmektedir. Bu durumu doğru bir beslenme planı ile düzenli hale getirdiğimiz süreç diyet olarak özetlenebilir. Bununla birlikte, mevcut pek çok farklı diyet ve beslenme planıyla, bireysel ihtiyaçlarımıza en uygun olanı bulmak zor olabilir. Dolayısıyla bu konuda en uygun olanı uzman bir diyetisyene başvurmaktır.
Glisemik İndeks Diyeti Nedir?
Glisemik İndeks (GI) Diyeti, karbonhidratların kan şekeri seviyeleri üzerindeki etkisine odaklanan, kilo verme ve diyabet yönetimine yönelik popüler bir yaklaşım olarak tanımlanabilir. Diyet içerisinde düşük glisemik indeks değerine sahip gıdaların kandaki şeker seviyesini düzenlemeye yardımcı olduğu söylenebilir. Bu da zaman içerisinde kilo kaybını getirir ki kişilerin sağlığı ve bedensel dengesi için bu oldukça önemlidir.
Glisemik Index, karbonhidrat içeren bir gıdanın kan şekerini ne kadar hızlı yükselttiğini ölçer. Yüksek GI değerine sahip besinler hızlı bir şekilde sindirilir ve kan şekerinin hızlı yükselmesine neden olurken, düşük GI değerine sahip besinler daha yavaş sindirilerek kan şekerinin daha yavaş yükselmesine neden olur.
Glisemik İndeks Diyeti Nasıl Yapılır?
Glisemik indeks diyeti yapabilmek için öncelikle bir ön hazırlık yapmalısınız. Bu süreçte hangi yiyeceklerin glisemik indeks değerlerinin yüksek hangilerinin düşük olduğunu mutlaka bilmelisiniz. Bu diyette GI değeri düşük (55 veya daha düşük) gıdalar tercih edilirken, GI değeri yüksek (70 veya daha yüksek) gıdalardan kaçınılması en iyisidir. Başlamak için indeks değeri düşük gıdaların listelerini bulabilir veya kişiselleştirilmiş bir yemek planı geliştirmenize yardımcı olması için uzman diyetisyene danışabilirsiniz.
Glisemik İndeks Diyeti Kimler için Uygundur?
Glisemik indeks diyeti, kan şekeri düzeylerini düzenlemeye ve insülin duyarlılığını artırmaya yardımcı olabileceğinden, tip 2 diyabetli kişiler için uygun olabilir. Bunun yanı sıra işlenmemiş gıdaların tüketilmesine dayanılan bir diyet uygulamak isteyen kişiler de glisemik indeks diyetine göre kilo verebilir ve kan değerlerini dengeleyebilirler.
Buna karşın çölyak hastalığı veya glüten intoleransı gibi belirli tıbbi durumları veya diyet kısıtlamaları olan kişiler için bu diyet uygun olmayabilir. Çünkü birçok düşük GI gıdası buğday ve diğer tahıllara dayalıdır.
Glisemik İndeks Diyetinde Yenilebilecek Gıdalar Nelerdir?
Düşük GI gıdalarına örnek olarak tam buğday ekmeği, yulaf ezmesi, tatlı patates, brokoli, elma, çilek, tavuk, balık, fındık ve zeytinyağı verilebilir. Bu gıdalar lif, vitaminler ve mineraller açısından zengindir ve dolgunluk ve memnuniyet duygularını geliştirmeye yardımcı olabilir.
Glisemik İndeks Diyetinde Yenilemeyecek Gıdalar Nelerdir?
Glisemik indeks değeri 70 ve üzerinde olan gıdalar kesinlikle tüketilmemelidir. Diyet kapsamında en başta ekmek, mısır gevreği, patates veya patates püresi gibi gıdalar kesinlikle tüketilmemelidir.
Formu doldurun, sizinle hemen iletişime geçelim !
Beslenme ve Diyet
Diyetisyenler ve beslenme uzmanları doğru, yeterli ve dengeli beslenme aracılığı ile sağlıklı yaşamı destekleyen yol göstericilerdir. Diyet programının kişinin fiziki ve sağlık durumuna özel olması gerekir. Herhangi bir diyeti deneyen kişilerin yüzde 60’ının amacına ulaşamadığI, hatta sağlığını tehlikeye attığı bilinmektedir. Bedensel ve psikolojik sağlığın korunmasını amaçlayan kilo kontrolü programlarında beslenme uzmanları, kişiye özel ölçüm, hesaplama ve değerlendirmelerle doğru bilgiyi sunar ve takibinde yardımcı olur.
Merkezimizde uzman diyetisyen kontrolünde yağ, kas ve su oranınız ölçülür, laboratuvar tahlilleriniz yapılır ve size uygun diyet listesi hazırlanır. Bu şekilde daha hızlı, sağlıklı ve etkili şekilde zayıflar, daha fit ve sağlıklı bir görünüme kavuşursunuz. Kilo verme ile birlikte şeker hastalığı, hipertansiyon, bazı hormon bozuklukları gibi hastalıkların tedavisi kolaylaşır, omurgaya ve diz eklemlerine binen yük hafiflediğinden bu bölgelerden kaynaklanan şikayetler azalır. Ayrıca bunlarla birlikte kanser riski de önemli ölçüde azalmaktadır.